Biliyorum, o hikaye bir daha hiç başlamayacak.
Ve o asla bu sayfaları okumuyacak..
25 Kasım 2011 Cuma
10 Kasım 2011 Perşembe
Fırsatı kaçmış, indirim günü bitmiş ürün gibisin. Değerinden çok daha pahalıya patlaşmıssın bana. Göz bebeklerimden sızan yaş değil nefretin cemresi. Yakıyor bulundugu her yeri bedenim. Mış gibi yapmalardan sıkıldım. Neysem o olayım bırak. Bırak kopayım artık kirli paslı anılardan. Yetmedi dur diyorsun sanki çok yakınlardan. Yakınlarımız bile mesafeli.. Balans ayarı yapılmayı bekliyen arabalar gibiyim. Kaptan sola kayıyor gemi. Karaya ha otrudu ha oturacak..
8 Kasım 2011 Salı
kadrajım'dan sızanlar
Sessiz yolculuklara çıkmıstım bir zamanlar. Çoğunda "kader" diye bişeye inanmadım. Aklım vardı. Başarısızlıklarım oldu. Kabul ettim çoğunu. Bir tek durmayı bilemedim, bir de eyvallah demeyi. Ne çok istemiştim oysaki büyük harflerle " EYVALLAH" demeyi. İçimden geçti. Üstümden de. Acı bir fren sesi oldu yalnızlıklarım. Paylaşmak istedim. Olmadı. Kızmadım. Kaçtım. Kaçtım, hırslı aşk serüvenlerinden. Hesap tutmadım ki en çok sevdiğim şeydi, hesabı ben öderdim her aşkın sonunda. ızdırabı bana kalırdı. Bulaşık yıkamak gibi, kirli suda ellerini dolandırmak gibi. Çöpte geçmiş anılarını eşelemek gibi. Çekmeyi severdim eskiden. Şuanda çekiyorum ama insanları değil, "an" ları. elbette içinde insanlar da var. ama istediğimi çekiyorum su sıralar. iyiyim ben. kafam az karışık çeyrek bulanık. az kaldı su berraklaştıgında, çakıl tasım beni yada ben onu bulucam. eskisi gibi değilde yeni dijital dslr makinalar gibi. anında ,istediğim kareyi silip atıcam. Bir de, daha hafifim artık. mental savaşlarımdan çıktım. makinamla barıştım bugün ;)
Ah bak,
Eyvallah.
Ah bak,
Eyvallah.
28 Ekim 2011 Cuma
De/ğişim
Hayatın da hiç atlı karıncaya binmemiş cocuklar vardır. Onun o büyüsüne asla kapılmamıs olanlar... Her renkli görüdükleri yerleri lunapark sanan çocuklar...
İşte o çocuklar, hayatın nasıl döndüğünü bilemezler. Ağızlarında hep süt kokusu vardır. Süt kokusu iyidir ama hayat bunu kabul etmez. Dünya sandıgımız gibi dönmez. Bazen şarkılar sandıgımız gibi çalmaz kulağımızda. İçimizde ki ritim hep değişir. Çünkü hayatın emrilerinden biri, değişimdir. İnsanlar sandıgımız gibi çıkmaz, değişir. Değişim iyidir. İstanbul sokakları gibi hergün akar gider o kalabalıkta.. Değişim bazen parmak uçlarında başlar. Bir dokunustur belkide. Niyet önemlidir değişimde. Beklentiler farklıdır ki onlarda değişir. Çığ gibi büyür, sen altında ezilirsin. Kafesler vardır bilirsin içindesindir, boyunu posunu bilirsin illa ki o kafesten kaçmak istersin. Her kusun eti yenir ama midene bağlıdır. Pencerenin önünde çiçek yetişrirsin ama gün gelir oda büyür. Çocuklarda büyür, çiçeklerde. Kuşlar kafeslerinden kaçar birgün. Renkli sandıgın lunaparklar seni içine çekiverir. Hayat böyle bişeydir. Değişimin ya kurbanı olursun yada kendisi. Değişirken büyümek iyidir. Sek rakı gibi acımsı bi tadı olsada adam gibi büyümek gerekir.
İşte o çocuklar, hayatın nasıl döndüğünü bilemezler. Ağızlarında hep süt kokusu vardır. Süt kokusu iyidir ama hayat bunu kabul etmez. Dünya sandıgımız gibi dönmez. Bazen şarkılar sandıgımız gibi çalmaz kulağımızda. İçimizde ki ritim hep değişir. Çünkü hayatın emrilerinden biri, değişimdir. İnsanlar sandıgımız gibi çıkmaz, değişir. Değişim iyidir. İstanbul sokakları gibi hergün akar gider o kalabalıkta.. Değişim bazen parmak uçlarında başlar. Bir dokunustur belkide. Niyet önemlidir değişimde. Beklentiler farklıdır ki onlarda değişir. Çığ gibi büyür, sen altında ezilirsin. Kafesler vardır bilirsin içindesindir, boyunu posunu bilirsin illa ki o kafesten kaçmak istersin. Her kusun eti yenir ama midene bağlıdır. Pencerenin önünde çiçek yetişrirsin ama gün gelir oda büyür. Çocuklarda büyür, çiçeklerde. Kuşlar kafeslerinden kaçar birgün. Renkli sandıgın lunaparklar seni içine çekiverir. Hayat böyle bişeydir. Değişimin ya kurbanı olursun yada kendisi. Değişirken büyümek iyidir. Sek rakı gibi acımsı bi tadı olsada adam gibi büyümek gerekir.
4 Ekim 2011 Salı
Geçmiş olsun derler...
Yıldızlarda yanar bazı geceler ama biz görmeyiz. Görmediğimiz okadar cok sey vardır ki. Unuttugumuz ne cok günler var.. Hani bir şiir bilirsin de adını bir türlü hatırlamassın, sadece bir hisstir. O şiirin sana hissettirdikleridir seni yoran. Beni yoran aklımın nakliyesi. Çok edepsiz, beni çok yoruyor şimdilerde. Yaptıgımdan pişmanlık duyduruyor. Keşkelerim hiç yoktu, artık var. Saklamaktan sıkılıyorum. Bu sabırsızlık sillesi değil. Bu cok baska bişey. Anlatamam, basınıza düşmesi gerek ağır bir saksının..
Canınızın yanmaması içinde ağır bir yogun bakım dönemi geçirmeniz gerek. Ağrı kesiciler, serumlar, takviyeler... Sonra ziyaretci kabul görüyosanız iyisinizdir. "İyi ol" derler uzaktan bakarlar. Dokunmak isterler izin yoktur artık başka bir kazaya. Sebebiyet olmussunuzdur zaten bir çok cinayete. Yağmur yağarken üstelik ağlatmıssınızdır birilerini. İllaki... Bedelini ödersniz her yaptıgınızın. Hesap tutmayı unuttugunuz an. Geçmiş olsun derler...
Canınızın yanmaması içinde ağır bir yogun bakım dönemi geçirmeniz gerek. Ağrı kesiciler, serumlar, takviyeler... Sonra ziyaretci kabul görüyosanız iyisinizdir. "İyi ol" derler uzaktan bakarlar. Dokunmak isterler izin yoktur artık başka bir kazaya. Sebebiyet olmussunuzdur zaten bir çok cinayete. Yağmur yağarken üstelik ağlatmıssınızdır birilerini. İllaki... Bedelini ödersniz her yaptıgınızın. Hesap tutmayı unuttugunuz an. Geçmiş olsun derler...
2 Ekim 2011 Pazar
Artık heycanımızıda unutur olduk. Yeni bir aşk'a nasıl başlanır, cümleye nasıl girilir yeni hayata nasıl dokunulur. Unutur olduk. Geçmişin paslı sayfaları izin vermiyor değil. Yeni bir yola nasıl girilir unutur olduk. Çok istemeleri uyurken sessizce izlemeleri unutur olduk. Yalnızlıklar konusur oldu bizim yerimize. Halbuki onlar zaten hep varlar...
Biz delikanlılığa bok sürdürmeyi alışkanlık etmişiz bünyede. Açık vermekten. Kapalı kalan her yerlerimizi kitlemişiz üstüne defalarca.. Susmak zor gelmiyorda, aşık olmak da değil bu. Ne yani birini sevdiğimizi söyliyemicekmiyiz artık. Geçmiş bu kadar da güçlü olmamalı. Yıkıntılar enkazlar bu kadar iz bırakmamalı. Zaman değil bize çare, zaman bir tanrı gibi hükmetmemeli hayatlarımıza. Gecikiyoruz hayata. Acıkıyoruz aşka, sıcaklığa. Eski isimler sözlüğümü ince ince işledim zaten aklıma. Hala bir organım sağlam, kalbim..
Kalbim hiç yarı yolda bırakmadı beni. Aklımı hiç sorma...
Biz delikanlılığa bok sürdürmeyi alışkanlık etmişiz bünyede. Açık vermekten. Kapalı kalan her yerlerimizi kitlemişiz üstüne defalarca.. Susmak zor gelmiyorda, aşık olmak da değil bu. Ne yani birini sevdiğimizi söyliyemicekmiyiz artık. Geçmiş bu kadar da güçlü olmamalı. Yıkıntılar enkazlar bu kadar iz bırakmamalı. Zaman değil bize çare, zaman bir tanrı gibi hükmetmemeli hayatlarımıza. Gecikiyoruz hayata. Acıkıyoruz aşka, sıcaklığa. Eski isimler sözlüğümü ince ince işledim zaten aklıma. Hala bir organım sağlam, kalbim..
Kalbim hiç yarı yolda bırakmadı beni. Aklımı hiç sorma...
15 Eylül 2011 Perşembe
çimenler fillerle de güzel...
Makasın iki paslı ucu.Dilimde aşkın kekremsi kokusu. Ciğerimde anason'un izleri.Düşündüm de, kaybeden kazanan diye birşey yok. Kim haklıysa ona yıkılır hesap. Düşünsene yılların hesabı bir gecede cebine gelen mesaj ile kapanırmı ? Yoksa her görüğünde kanı çekilirmi insanın. İnsan insana bunu yapar mı ? Yapar, hemde en incesinden sızıyı kalbine sokuverir.Bir zaman gelir onlada yaşamayı öğreniverirsin, acımsı bir gülüş konu verir dudakalarının iki yanına. İçinden dersin ki " ÇİMENLER FİLLERLE DE GÜZEL"..
Ölürdüm unutmasam herhalde...
Gün gelir,selamlaşmalar bıçaklarınır her sokak başında.İşte ozaman firar eder gurur bedenden.Aciz bir fahişe gibi bağırırsın delice.Ucuz bir et parçasına dönüşmüştür karşındaki artık. İşte ozaman, zamanın içinde sıkışır kalırsın.
Hayal edersin kendini eski bir lunaparkın atlı karıncasında.. kalbin karıncalanır. Giden çocukluguna mı, umutlarına mı yanarsın bilemem ama. Yolun sonundaki aynaya bakınca, hatırlarsın; çimenler fillerle de güzel...
Ölürdüm unutmasam herhalde...
Gün gelir,selamlaşmalar bıçaklarınır her sokak başında.İşte ozaman firar eder gurur bedenden.Aciz bir fahişe gibi bağırırsın delice.Ucuz bir et parçasına dönüşmüştür karşındaki artık. İşte ozaman, zamanın içinde sıkışır kalırsın.
Hayal edersin kendini eski bir lunaparkın atlı karıncasında.. kalbin karıncalanır. Giden çocukluguna mı, umutlarına mı yanarsın bilemem ama. Yolun sonundaki aynaya bakınca, hatırlarsın; çimenler fillerle de güzel...
10 Ağustos 2011 Çarşamba
Dogum Günlüğü
Herşey başladıgı yerde bitermiş. Ya o şehir de ya da farklı bir şehirde. Bitmek diye birşey aslında yokmus. Bunu bu yeni yasıma girdiğim günde öğrendim. Zaman hiç birşeyin çözümü olmazmış. İnsan kendi ile baş başa kalanıymış. Karanlık ağır ağır bu şehri istanbula çöktü. Ben biraz daha olgun biraz daha cocuk. Hep olmak istediğim şehirde ağır ağır inen akşamda bakıyorum da insan nefes aldıgı sürece değil de umut ettiği sürece yasarmıs. Hepsi bu ! Dal kıpırdamayan ormanlarda esip gürlemek miş cesaret. Yılgın masalarda anasonun yaktıgı dili susturmakmıs. Tek kelime etmeden sohbete dahil olmakmıs. Çalan şarkıya sessiz harfle ile eşlik etmekmiş. Yaş(lan)mak kendini bir kurdun koynunda güvende hissetmekmiş. Çocukluk anılarana ket vurmakmıs. Doğdugun toprakları haritadan silmekmiş. Geceleri ter içinde uynadıgında su içip uykuna dewam etmekmiş. Hayallerinden vazgecmemiş gibi görünüp aslında içindeki yılgın rüzgarla la kavga etmekmiş. Geçmişten eser kalmamacasına koşar adımlarda olay yerinden kaçmakmış. Büyümek hayatın ilk üç emrinden biri. Doğmak-büyümek ve gerisini zaten aynaya arada baksanız anlarsınız. Cesaret çay bardaklarında söndürmicek kadar güzel bişey. Zamanı harcamamak gereksiz yere.. Bunları büyüdükçe mi öğrendim yaşadıkçamı bilmiyorum. Bildiğim tek sey bende büyüyorum zaman zaman...
9 Mayıs 2011 Pazartesi
Gider Ayak olmadı bu !
Uzun zamandır uzak kalmısım içimdeki sızılardan. En son yazdığımda nerdeydim şimdi nerdeyim ve nasılım. Düşünmek bile yetmiyor artık, uzaktan izlemek tek care olmus kendi hayatıma. Anladım ki savaşlar hiç bitmiyor, yaraların yanına bir diyeri geliyor. Tek tek sayıyorum geçmişimin acılarını. Artık parmaklarım yetmiyor. Aklım firar aşamasında bedenimle çatışıyor. Yok olmamalıydı böle gider ayak, belki rüyadır burçin diyorum ama hersabah aynı kabuslarla uyanıyorum. Acı beynimden kalbime sızdı bikere. Ne yapsak çare yok gidenlerin arkasından sadece bakmak yada arada bölece kelimelerle oynamak. Zamanı geri geri yürümüşüm belkide farkında olmadan. Adımlarım yönünü şaşırmakta, sözlerim uzakta kalıyor, yaşadıkalrım yaşadıklarımız hayal. Ne geldiyse başıma sözlerimden geldi ilk önce seni sonra beni vurdu. Gider ayak bunlar olmamalıydı...
6 Mart 2011 Pazar
eski yaraların yeniden kanaması
Cümlelerime düşmen için cnımı yakman gerekmiyormus. Kokun etrfaımda dönüyor yine. Geçmiş olsun burçin diyorsun çok uzaklardan. Durup dururken eski yaraların yeniden kanaması. Beklenen vakalar bunlar. Şehrime yağmurlar yağıyor bugece, fotografların dönüyor kokun sarıyor etrafı. Henüz hesabı ödememişim belli. Cebim delik ne koysam dökülüyor...
Soruların sonunu açık bıraktım bekliyorum. Beklemeye devam ediyorum... Olduğum yerde değilim belki ve sende burda değilsin ! Değişen zaman mı yoksa dönüşen ben miyim ? Savaş yerindeyim evet yaralarım var ama ölmedim henüz pek de niyetim yok. Ve henüz son hamlemi yapmadım. Yaralarım tedavide sorular beklemede. Ve sen bekliyorsun ama her zaman ki gibi sadece bekliyorsun. Beklemeye devam et, yoğun bakımdan çıktım, ziyaretçilerimi kabul ediyorum. Geldiğim de sorucak çok sorum olucak ama yaralarım sadece kaşınacak !
Soruların sonunu açık bıraktım bekliyorum. Beklemeye devam ediyorum... Olduğum yerde değilim belki ve sende burda değilsin ! Değişen zaman mı yoksa dönüşen ben miyim ? Savaş yerindeyim evet yaralarım var ama ölmedim henüz pek de niyetim yok. Ve henüz son hamlemi yapmadım. Yaralarım tedavide sorular beklemede. Ve sen bekliyorsun ama her zaman ki gibi sadece bekliyorsun. Beklemeye devam et, yoğun bakımdan çıktım, ziyaretçilerimi kabul ediyorum. Geldiğim de sorucak çok sorum olucak ama yaralarım sadece kaşınacak !
5 Şubat 2011 Cumartesi
adını yazıp silmek gibi basit olsaydı
Nasıl da çirkinleştik. Görüyosun demi. Yok, bence sen hala körsün. Göremiyecek kadar kör değilsin de , anlıyamıyacak kadar aptalsın. Ben farketmek de geciksem de , hayatın bana buyuruduğunu kabul ettim dün gece. Etrafım da olup bitenler değil de kalbim dün gece ses verdi aklıma aptal dedi sende o da aptalsınız. O anlımıyacak kadar aptal, sen kabul edemiyecek kadar. Evet hazmetmek zor, alışmak daha beter. Beterin güzeli var. Sözler bile aptallaşıyor senden bahsederken. Adını mıh gibi gömüyorum aklıma değil zamanın bana buyurduğu hatıralara. Artık geçmişle yaşamak yok. İkidir yazarken adını yazıp siliyorum. Keşke herşey bu eylem kadar basit olsaydı....
13 Ocak 2011 Perşembe
ne olacak bizim bu halimiz ?
İkimizde aynı değiliz artık, desek yalan olur demi ? Sen hala aynı kibirinle etrafa esip gürlerken, ben kendi tükürüğümde boğulmaktayım. Sebeplerimiz hala aynı mı ? ve hep böylemi kalacağız. İkimizin de cevapsız soruları var. cebimizde saklıyoruz her an saçılmaya hazır ama bi okadar da cimriyiz. Aslında ikimizinde cebi delik ! Neyi kimden sakınıyoruz, kime bu öfke. Çözemiyorum seni. Çok tanıdığım bir şarkı gibisin ama hala ezberliyemiyorum sözlerini, alışamıyorum ritmine. Söylesene ne olacak bizim bu halimiz ?
10 Ocak 2011 Pazartesi
-ki
Şimdi hatıralarımıza sımsıkı tutundum, burnumda kokunla dewam etmeye çalışyıorum. Yolum yol mu benden adam olurmu henüz belli değil... ama ben hiç iyi değilim ki, görüyosun ama umrunda değil biliyorum. Umrunda olsa kaç yazar ki... neleri geri getirir ki. Beni neye kurban ettin acaba, merak ediyordum boşwerdim. Bilsem neye yarar ki. Söylesen ne değişir ki. Nefesim kesilir oldu bugünlerde, üzülmesin diye dostlarım yalandan güler oldum. İnanıyolar mı ki... Beklemek, özlemek ne demek ki, ben herşeyden geçtim. Seni geri getirir mi ki ? Zamanın bir yerinde sıkıştım kaldım. Soğukta beklemeyi ben seçtim.
Pişman değilim ki ! Bütün bunları okumanı istermiyim sence ? Okumuyacağını bildiğim için yazdım ki !
Pişman değilim ki ! Bütün bunları okumanı istermiyim sence ? Okumuyacağını bildiğim için yazdım ki !
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)