23 Nisan 2010 Cuma

ser'de

sessizdir senin yokluğun ve kirlirdir yüzün, ellerin çocukluk anıların, gözlerin bir fahişenin kimsesizliği, kokunsa ... işte tamda orda özlemin hemen yanında'' ayak seslerin yokluğunun ikindisinde sabaha karsı içilen buzlu yakıcı rakı bardağının kenarında kırılmıs camın kesiğinde, biraz tedirgin biraz yorgun…
yüzün, cözülemiyen bir bilmece, cevabını bildiğim ama yasaklanan cümle…
sesin, akşamın tok ikindisinde yeni yenmiş yemek tadında biraz doygun biraz çökmüş.

yıllar seni yormus kendinden kaçarken kendini aradğın sokakalarda kaybolmussun tadın kaçmış yataklar dolmus ama sen boşalmıssın…
kendi yüreğinden iltic etmiş bir mültecisin, yüreğin buz kesmiş yalan sevdalar... sen seni kaybetmiş, sen senden soğumus ve insanlar…

kağıt kesmiş yüreğini ki sen çokdan kan kaybından ölmüşssün, yaşamak için çabanda yok hani. ama susmussun ölümün içinde çığlıklar ve sen ölüm ve yine sen …
pudralı tenlerde aramssın kendini, orospu ruhunların kokularyla kendini avutmussun, avunmussunda kimi zaman. bigün öle bişey olmuski sen seni hatırlar gibi bakmıssın bana susmussun herzmanki gibi yine sen ölümün çığlıkları ve yine sen …

kovmussun yüreğinden vicadanını asmıssın darağacında kalbine bakmıssın uzakdan yıllarca ben nefes ve yine ben demiş durmussun…

hakkında konuscak çok sey varken ben artık susmak istemişken yazmışım seni satır satır, ellerim kanamış gözlerim donmus olsada , ve nefesin hala beni boğuyor olsada ben yine seni seviyor olsamda
SEN BU SATIRLARI HER OKUDUĞUNDA BENİ VE BANA YAPTIĞIN HERŞEYİ TEK TEK HATIRLAYACAKSIN ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder